Thursday, 1 November 2007

Bağışla bizi peder...suçumuz Türk olmak (Alternatif başlık; Biri daha kriter derse tokadı yiyecek)

Bu ‘’Bağışla bizi peder’’ başlığını sırf biz Avrupa Birliğine girebilelim diye yazdım.Malum bu işi başka türlü halledemeyeceğiz. Çünkü her şeyin eninde sonunda dayandığı nokta burası. Bir ileri adım olarak ‘’Al kardeşim bu toprakları, istediğin kişiye ver... Biz Orta Asya’ya geri dönüyoruz’’ diyebilirdim. Hatta o zaman Asya’da bile olsak birliğe alırlardı bizi. Moğollara da ‘’çıkın oradan, Avrasya’dan oğlum gelecek’’ derlerdi, gül gibi yerleşirdik Asya’ya.

Neyse konu başlamadan dağılmasın. AB sorunun iki önemli ayağı var. Birincisi biz Müslüman’ız. Hatta adımız Müslümanlıkla o kadar birleşmiş ki, eski Avrupa belgelerinde birisi Müslümanlığı seçtiği zaman ‘’Dinini değiştirdi ve Türk oldu’’ yazar. Bunu bir kenara koyup ikinciye geçelim. Türkiye hiçbir zaman çok güçlü bir devletin olmaması gereken bir yerde durmaktadır ve Türkler ‘’Dünya Tarihi’’ kitaplarında her 10 sayfada bir birilerinin ayağına basmışlardır. Bu iki büyük günah Papa tarafından bir affedilse, Türkiye daha küçük federatif devletlere bölünse AB işi tamamdır.

Ne kızı ver Ne dünürü Küstür

Çok kızıyorum bu bizim Almanya’ya giden vatandaşlarımıza. Hoşgörüye, birlikte yaşayabilme kültürüne dair hiçbir değeri öğretememişler. Öğrete öğrete yukarıda yazan atasözünü öğretmişler. Hem de nasıl öğretmek. Şimdilerde bütün Avrupa’nın dilinde bu şarkı. Almanlar çalıyor İtalyanlar söylüyor. E bize de boş durmak yakışmaz bütün çengiliğimizle sahnedeyiz. Güzeli oynatırlar, çirkini söyletirler diye seviniyoruz.

Peki bu nasıl bir şarkı? Kimse çıkıp ‘’Ya birader siz girmek istiyorsunuz ama bir kere Türk ve Müslümanları biz pek sevmiyoruz. Ayrıca birlikten aldığınız parayla gider bir GAP projesine falan daha girersiniz,Allah korusun kalkınıp başımıza bela olursunuz’’ demiyor. Onun yerine Kürt sorunu, soykırım, insan hakları, 301. madde falan diyor. Hem böyle yapınca biz aptal Türkler, kararlarında söz sahibi olmadığımız ‘’Gümrük Birliğine’’ giriyoruz, ticaretimizi onlara danışıp yapıyoruz. Kendi çocuklarımızı soykırım yapmışız gibi bir eziklikle büyütüyoruz.

Ver Ellerini Avrupa. Bu şarkı da bizden sana...

Yazının bu kısmında Banu Avar’ın şahsına ve ‘’Hangi Avrupa’’ isimli kitabına bir saygı duruşunu borç bilirim. Türkiye’nin yetiştirdiği bu gerçek gazetecinin önünde saygıyla eğiliyorum.

Yıllarca bize sayısız komisyon gönderen akıl üstüne akıl veren Avrupa’nın aklı acaba kendine yetiyor mu? Kriterler onlar için geçerli mi? En kısa zamanda kendi komisyonlarımızı kurup, Avrupa’ya gönderip hesap soralım. Çünkü oralardan gelen pis kokular bizim canımızı sıkmaya başladı. Biraz da biz çalalım siz oynayın.

Yediğiniz Hurmalar Şimdi Rahat Durmuyor

Şimdi burada İsveç, Fransa, Norveç falan diye tek tek kimin ne soykırım yaptığını saymaya kalksak bu yazı bir insanlık dramına dönüşür. Başka bir yazıda buna detaylıca değiniriz. Şimdilik soykırımla eli kirlenmemiş sadece bir avuç Avrupa ülkesi olduğunu belirtip geçelim. Uygar Avrupa bunların hesabını vermelidir. Sadece bunlar da değil.

Aile içi şiddetin ayyuka çıktığı Avrupa bize akıl vermeden önce kendi kadınlarını dayaktan kurtarmalıdır.

Dünyaya barış ve demokrasi getirenler, dünyanın en büyük silah satıcıları haline gelmişlerdir. Barıştan bahsetmek için önce üstünde oturdukları silah ve ölü yığınının hesabını vermelidirler.

Daha kendilerinde ifade özgürlüğü yokken başka ülkelerde demokrasi havariliği yapmayı kesmelidirler.

Avrupa’da Müslümanlara yapılan baskı sona ermeden kimse kalkıp İstanbul’daki patrikten bahsetmemelidir. İsterlerse ırkçılığın en ağırını yapan Avrupalılara insanlığı öğretmek için doğudan bir komisyon gönderebiliriz.

Kendi ülkelerinde anadilde eğitim hakkını kimseye tanımayan Avrupalılar, Diyarbakır’a gelip ahkam kesmeye bir süreliğine ara vermeliler.

Yaşlı ve Irkçı Avrupa...Kriterlerini Al Ve Kaybol

Bu ülke insanı daha güzel yaşasın, tarihini bilsin, haklarını savunsun. Tek derdim bu. Demokrasi, kadın hakları, daha iyi yaşam şartları, ifade özgürlüğü dışarıdan ithal edilebilecek kavramlar değildir. Hele hele Avrupa’dan hiç değildir. Uygar Avrupa’nın ne yazık ki kendine hayrı yok. ‘’Biz yapamadık bari adamlar düzeltsin bazı şeyleri’’ mantığından kurtulmamızın zamanı geldi. Artık herkes ağzının payını alacak. Biz kendi reformlarımızı ve özgürlüklerimizi kendi kendimize halledeceğiz. Yaşlı ve ırkçı Avrupa da o sırada yok olmamakla uğraşacak. Hadi Allah taksiratınızı affetsin.

0 yorum: